Ben Leyla Gencer
Boğaziçi Üniversitesi`nde 16 nisan 2019 tarihinde ünlü yazar Selim İleri moderatörlüğünde gerçekleşen Evin İlyasoğlu`nun "Ben Leyla Gencer" kitabının tanıtım söyleşisini yerinde izleyen Leyla Diana değerli yazarların özel izniyle söyleşiyi Radyo Cazkolik dinleyicileri için kaydetti.
Playlist:
- Açılış ,Vivaldi`nin Beyazıt Operası`ndan arya "Sposa son disprezzata"
- Vincenzo Bellini`nin Norma isimli operasının finalinden "Deh non volerli vittime"
- F. Schubert Lied "Er, der Herrlichste von Allen"Radyo Cazkolik / 18 Nisan 2019, Perşembe
EVİN İLYASOĞLU'NUN YENİ KİTABI ÇIKTI!
Ben Leyla Gencer - La Diva Turca
Ünlü keman virtüozu Isaac Stern “İlk 79 Yılım” adlı kitabının önsözünde şöyle der: “Müziğin hizmetine girmek bir meslek edinmek değil, bir yaşam biçimidir. Bunun için iki şeye sahip olmalısın: Birincisi, ne olmak istediğin hakkında küçük yaştan itibaren kesin bir fikre; ikincisi, o isteğinin gerçekleşmesi için gereken özgüvene, mücadele gücüne ve gurura.”
İşte Leyla Gencer’in müzik serüveni bu düşüncenin hayata yansıması olmuştur adeta.
Safranbolulu bir baba ile Polonyalı bir annenin kızı olan Leyla Gencer Çubuklu’da dünyaya geldi, Fransız dadısının çok kültürlülüğü ve evde piyano çalan annesinin söylediği Lehçe şarkılar aracılığıyla henüz hayatının ilk yıllarında müzikle tanıştı. Soprano Arangi-Lombardi ile çalışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. İlk opera temsilini Ankara’da verdi. 1953’te İtalyan radyosundaki kaydıyla da ilk kez sesini dünyaya duyurdu.
Leyla Gencer, küçük yaşından itibaren sahnede olmayı aklına koymuştu. Özgüveniyle, çalışkanlığıyla, savaşçı kişiliğiyle hayatını bu fikre göre şekillendirdi. Opera kültürü olmayan bir ülkeden çıkıp, bu kültürle evrilmiş bir ülkenin, İtalya’nın ortasında kendini ispat etmek için verdiği mücadelelerle, tam yirmi beş yıl boyunca operanın mabedi sayılan La Scala’nın “prima donna”sı oldu. Sonraki yirmi beş yıl da, ölünceye kadar, eğitimci olarak opera dünyasına hizmet etti.
Zamanının büyük sopranolarıyla girdiği rekabetle, tarihi şefler ve rejisörlerle birlikte çalışmasıyla, büyük bestecilerin gölgede kalmış yapıtlarını keşfetmesiyle, repertuvarındaki yetmiş üç opera ve canlı temsillerden kaydedilen sesiyle yirminci yüzyıl opera tarihine geçmeyi başaran La Diva Turca, bugün de Divaların Divası olarak anılmaktadır.
“Ben Leyla Gencer - La Diva Turca” kitabı, sesiyle ve dramatik gücüyle iz bırakan sanatçıyı kişileştirerek kendini var etme yolculuğunda yaşadığı coşkularını, hayal kırıklıklarını, sevinçlerini, acılarını kendi ağzından hikâyeleştirirken, okuru operanın coşkulu yıllarına götürüp müzik dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
http://kitap.ykykultur.com.tr/kitaplar/ben-leyla-gencer-la-diva-turca
İşte Leyla Gencer’in müzik serüveni bu düşüncenin hayata yansıması olmuştur adeta.
Safranbolulu bir baba ile Polonyalı bir annenin kızı olan Leyla Gencer Çubuklu’da dünyaya geldi, Fransız dadısının çok kültürlülüğü ve evde piyano çalan annesinin söylediği Lehçe şarkılar aracılığıyla henüz hayatının ilk yıllarında müzikle tanıştı. Soprano Arangi-Lombardi ile çalışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. İlk opera temsilini Ankara’da verdi. 1953’te İtalyan radyosundaki kaydıyla da ilk kez sesini dünyaya duyurdu.
Leyla Gencer, küçük yaşından itibaren sahnede olmayı aklına koymuştu. Özgüveniyle, çalışkanlığıyla, savaşçı kişiliğiyle hayatını bu fikre göre şekillendirdi. Opera kültürü olmayan bir ülkeden çıkıp, bu kültürle evrilmiş bir ülkenin, İtalya’nın ortasında kendini ispat etmek için verdiği mücadelelerle, tam yirmi beş yıl boyunca operanın mabedi sayılan La Scala’nın “prima donna”sı oldu. Sonraki yirmi beş yıl da, ölünceye kadar, eğitimci olarak opera dünyasına hizmet etti.
Zamanının büyük sopranolarıyla girdiği rekabetle, tarihi şefler ve rejisörlerle birlikte çalışmasıyla, büyük bestecilerin gölgede kalmış yapıtlarını keşfetmesiyle, repertuvarındaki yetmiş üç opera ve canlı temsillerden kaydedilen sesiyle yirminci yüzyıl opera tarihine geçmeyi başaran La Diva Turca, bugün de Divaların Divası olarak anılmaktadır.
“Ben Leyla Gencer - La Diva Turca” kitabı, sesiyle ve dramatik gücüyle iz bırakan sanatçıyı kişileştirerek kendini var etme yolculuğunda yaşadığı coşkularını, hayal kırıklıklarını, sevinçlerini, acılarını kendi ağzından hikâyeleştirirken, okuru operanın coşkulu yıllarına götürüp müzik dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
http://kitap.ykykultur.com.tr/kitaplar/ben-leyla-gencer-la-diva-turca
Leyla Gencer, küçük yaşından itibaren sahnede olmayı aklına koymuştu. Özgüveniyle, çalışkanlığıyla, savaşçı kişiliğiyle hayatını bu fikre göre şekillendirdi. Opera kültürü olmayan bir ülkeden çıkıp, bu kültürle evrilmiş bir ülkenin, İtalya’nın ortasında kendini ispat etmek için verdiği mücadelelerle, tam yirmi beş yıl boyunca operanın mabedi sayılan La Scala’nın “prima donna”sı oldu. Sonraki yirmi beş yıl da, ölünceye kadar, eğitimci olarak opera dünyasına hizmet etti.
Zamanının büyük sopranolarıyla girdiği rekabetle, tarihi şefler ve rejisörlerle birlikte çalışmasıyla, büyük bestecilerin gölgede kalmış yapıtlarını keşfetmesiyle, repertuvarındaki yetmiş üç opera ve canlı temsillerden kaydedilen sesiyle yirminci yüzyıl opera tarihine geçmeyi başaran La Diva Turca, bugün de Divaların Divası olarak anılmaktadır.
“Ben Leyla Gencer - La Diva Turca” kitabı, sesiyle ve dramatik gücüyle iz bırakan sanatçıyı kişileştirerek kendini var etme yolculuğunda yaşadığı coşkularını, hayal kırıklıklarını, sevinçlerini, acılarını kendi ağzından hikâyeleştirirken, okuru operanın coşkulu yıllarına götürüp müzik dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
http://kitap.ykykultur.com.tr/kitaplar/ben-leyla-gencer-la-diva-turca
EVİN İLYASOĞLU'NUN YENİ KİTABI ÇIKTI!
Gürer Aykal, Şefle Yüz Yüze
Evin İlyasoğlu
"Fotoğraflarla yaşam öyküsü..."
Orkestra şefinin sazı, orkestrasıdır. Besteci, yorumcu, dinleyici üçgeninde uyumlu bir yorum elde etmek için şefin mutlak otoritesi gerekir. Orkestrada tek karar şefindir. Hatta, “demokrasi yoktur” deyişi, herhalde bir tek orkestra ortamı için geçerlidir.
Orkestra şefliği, müziğin en uzun eğitim gerektiren dalıdır. Diğer dalların aynı yaştaki yorumcularına göre, daha fazla olgunluk ve özgüven gerektirir. Şef, üyelerin güvenini salt otoriteyle değil, onların yeteneklerini değerlendirmesiyle kazanır.
Gürer Aykal 11 yaşında başladığı konservatuvar eğitimini 26 yaşında tamamladı; önce keman, sonra kompozisyon mezunu oldu. Sonunda gönlünde yatan şeflik diplomalarına, İngiltere ve İtalya’da kavuştu.
Gürer Aykal’ı tanıtan ve onun icrasını duyuran bu kitabın, orkestra ailesini merak edenlere bir rehber olmasını ve genç müzikçileri de o aileye girmek için özendirmesini diliyorum. – EVİN İLYASOĞLU
"45. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü’nü müzik eleştirmeni, yazar, Radyo ve Televizyon Programı Yapımcısı, eğitimci ve 20. sezonunu tamamlayan Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall'ün Müzik Yönetmeni olarak ülkemizde çok sesli batı müziğinin gelişip yaygınlaşmasına yönelik çalışmaları, Türkiye’nin kültür ve sanat hayatına kattığı değer ve eşsiz katkılar nedeniyle Evin ilyasoğlu’na sunuluyor.”
Onur Ödülü, 29 Mayıs 2017 trihinde, 45. İstanbul Festivali’nin açılış töreninde sunulacak.
EVİN İLYASOĞLU çağımızın büyük orkestra şefi ZUBIN MEHTA ile 42.İstanbul Festivali kapsamında bir söyleşi yaptı.
EVİN İLYASOĞLU’NA Polonya Dışişleri tarafından Polonya’nın uluslararası alanda tanıtılmasına ve yüceltilmesine katkılarından ötürü “BENE MERİTO” ŞEREF NİŞANI verildi.
SALKIMSÖĞÜTÜN TÜRKÜSÜ başlıklı kitabı PAN Yayıncılık tarafından basıldı.
Bu kitapta yerli sanatçılar kadar yabancı sanatçılar, dünyaca ünlüler kadar alçak gönüllüler, tarihin derinindeki anıtsal portreler kadar çiçeği burnundakiler, bugünkü ünlülerin ilk gençlik anıları rengarenk bir yelpaze oluşturuyor. Kimi düşünürün ve müzikçinin kendi çağını değerlendirmesi de kitaba tarihsel boyut katıyor. Bu seçkinin önemli bir işlevi yeni yetişen müzik yazarlarına söyleşi yapma tekniği kadar müziği geniş kitleye sevdirmek için ipuçları sunmasıdır.
Evin İlyasoğlu şöyle diyor:
“Günlük gazete ve dergilerde yayımlanan yazılar çabucak uçup gider. Yıllar sonra onların derlenmiş halini okumak bir okur olarak bana her zaman heyecan vermiştir. Bu yazıları seçerken bir yandan her zaman gündemde olan konulara öncelik verdim, öte yandan da zamanın izdüşümü olan yazılar arasından seçme yaptım.
Bu tür kitapların basılmasını ressamların retrospektif sergilerine benzetiyorum. Her yeni yazı, her yeni kitap gibi bu derlemem de beni sonraki çalışmalarım için yüreklendiriyor.”
Evin İlyasoğlu şöyle diyor:
“Günlük gazete ve dergilerde yayımlanan yazılar çabucak uçup gider. Yıllar sonra onların derlenmiş halini okumak bir okur olarak bana her zaman heyecan vermiştir. Bu yazıları seçerken bir yandan her zaman gündemde olan konulara öncelik verdim, öte yandan da zamanın izdüşümü olan yazılar arasından seçme yaptım.
Bu tür kitapların basılmasını ressamların retrospektif sergilerine benzetiyorum. Her yeni yazı, her yeni kitap gibi bu derlemem de beni sonraki çalışmalarım için yüreklendiriyor.”
Satın almak için tıklayın.
http://pankitap.com/urun/salkimsogutun-turkusu/